Havaların soğuması ile birlikte grip vakaları ve belirtileri de artış göstermeye başladı.
Cumhurbaşkanlığı Sağlık Danışmanı Prof. Dr. Nedime Serakıncı, Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) yaptığı değerlendirmede, hastalıkların belirtilerini, bu süreçte nelere dikkat edilmesi gerektiğini aktardı.
Virüslerin hatta bakterilerin yol açtığı grip ve soğuk algınlığı gibi hastalıkların yıl boyunca görülebildiğini ancak soğuk aylarda daha da yoğun ortaya çıktığını aktaran Serakıncı, “Bunun nedeni havaların soğuması ile birlikte kendimizi sıcak, rahat, kapalı alanlara atıyor olmamız. Oysa kapalı ve sıcak ortamlar, virüslerin çoğalması ve birbirimize bulaştırmak için mükemmel bir alan yaratıyor” dedi.
Serakıncı, bununla birlikte aşırı yorgunluk, yoğun içki tüketimi, yetersiz beslenmenin de bağışıklık sistemini zayıflattığını ve hastalıklara davetiye çıkardığını anlattı.
SOĞUK ALGINLIĞI, GRİP VE COVİD FARKINI NASIL ANLAYACAĞIZ?
Soğuk algınlığı, mevsimsel grip virüsleri ve Covid virüslerinin birçok belirtisinin birbirine benzemekle ayrıştırıcı bazı ipuçları da bulunduğunu kaydeden Serakıncı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Soğuk algınlığı genellikle yavaş yavaş başlar. Burnu ve boğazın arka kısmını etkiler, bazı kişilerde ağzın arka tarafında gıdıklanma hissi ile kendini belli eder. Bir diğer erken uyarı işareti kulakta basınç hissi veya kaşıntı hissi olabilir. Daha da ilerlerse akciğerlere ulaşabilir ve inatçı bir öksürüğe yol açabilir. Ancak çoğunlukla bu belirtiler günlük hayatımıza devam etmemizi engellemez. Gripte ise durum biraz daha farklıdır. Grip genellikle vücut ağrıları, ateş ve kas zayıflığını da beraberinde getirebilir.”
Havaların soğumaya başladığı ve giderek kapalı ortamlara geçtiğimiz kış aylarında genellikle, 15-16 hatta 20’den fazla virüs türünün akut üst ve alt solunum yolu enfeksiyonuna neden olabildiğine işaret eden Serakıncı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tabii bu virüslerin yanı sıra bakteriyel enfeksiyonlarla da karşılaşılmakta. Bu virüsler, her yıl bu zamanlarda kendilerini, mutasyona uğramış yeni varyantları ile göstermektedir. Yine her yıl bunlardan bir veya birkaç tanesi aynı anda ve daha ağırlıklı olarak görülmektedir. Bu mevsimsel grip virüslerinin hangisi veya hangilerini aldığımız ve hatta ikincil bir bakteriyel enfeksiyon eklenip eklenmemesine göre de gribin şiddeti değişkenlik göstermektedir.
Bu aylarda en yaygın olanı Solunum Sinsitiyal Virüsü’dür (RSV). Bu yıl mevsimsel griplere yeni bir suş H3N2’nin yeni versiyonu (alt sınıf K) eklendi. Bu bildiğimiz influenza A’nın bir suşudur ve dünya çapında hızla yayıldığı belirtilmektedir. Burun, boğaz ve akciğerleri etkileyen ve bazı kişilerde nefes almayı zorlaştıran bir virüstür. Hızla yayılması ile birlikte mevcut grip aşısının onunla mücadelede zorlanabileceği endişesi yayıldı.”
AŞI GEREKLİ Mİ?
İngiltere Sağlık Güvenlik Ajansı’nın ilk verilerinin, aşıların H3N2 alt grubuna karşı da bir miktar etkili olduğunu gösterdiğini söyleyen Serakıncı, bu nedenle, özellikle yaşlılar veya altta yatan sağlık sorunları olanların, yani risk gruplarında yer alan kişilerin aşı olmasının önem arz ettiğini vurguladı.
Serakıncı, bu virüsün her yaştan insanı etkilemekle birlikte, özellikle bebekler, kronik kalp veya akciğer hastalığı olanlar ve 65 yaş ve üzeri yetişkinler için tehlikeli olabileceğine değindi.
Tüm üst solunum yolu virüslerinin genellikle 3 ila 8 gün boyunca bulaşıcı olduğunu ifade den Serakıncı, dolayısıyla ortalama 5 gün boyunca gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini belirtti. Serakıncı, bebekler ve bağışıklık sistemi zayıf olanların virüsü 4 haftaya kadar yayabileceğine dikkat çekti.
Havaların soğumasıyla birlikte kuzey yarım kürede, Kanada Japonya, Hong Kong, ABD gibi ülkelerde grip vakalarının bir önceki yıla göre arttığını ifade eden Serakıncı, H3N2’nin yaygın belirtilerinin sıradan grip belirtilerine benzediğini söyledi.
Serakıncı belirtileri; boğaz ağrısı, burun akıntısı, ateş, öksürük, baş ağrısı, kas ağrıları, yorgunluk, terleme ve titreme olarak sıraladı.
“Bir aylık yağış, bir günde kaydediliyor”
İçeriği Görüntüle
ZATÜRRE RİSKİ…
Bakterilerin, virüslerin ender olarak da mantar enfeksiyonlarının akciğerlere ulaşmasıyla soğuk algınlığı ve/veya gribin zatürreye dönüşebildiğini belirten Serakıncı, zatürrenin bulaşma riskinin ise virüs veya bakterilerin türüne göre değişiklik gösterdiğini söyledi.
“Özellikle bağışıklık sistemi zayıf kişilerde grip ve soğuk algınlığı gibi üst solunum yolu enfeksiyonu sonrasında, bağışıklık sistemi daha da zayıfladığında veya aşırı stres sonucu gelişen bağışıklığın zayıflamasıyla zatürre olasılığı artıyor” diyen Serakıncı, zatürre oluşmasında bulaşmadan çok, kişinin vücut direncini kıran risk faktörlerinin rol oynadığını vurguladı.
“Zatürrenin en yaygın belirtileri arasında, 39-40 dereceye varan yüksek ateş, üşüme-titreme, öksürük, kirli, iltihaplı (yeşil, sarı, pas rengi) balgam yer alır” diyen Serakıncı, bazı durumlarda birkaç gün devam eden iştahsızlık, halsizlik, eklem ve kas ağrılarını takiben kuru öksürük, ateş yükselmesi, mide bulantısı, kusma, baş ağrısı gibi belirtilerin de yaşanabileceğini hatırlattı.
Serakıncı, böyle şikayetleri olan bireylerin mutlaka doktora başvurması gerektiği uyarısında bulundu.
Kaynak : Halkın Sesi










