Müvekkilleri olan tutuklu 5 Kıbrıslı Rum’la ilgili yürütülen soruşturma kapsamında “Kişisel Verilerin Korunması Yasası’nı ihlal ettiği” suçlamasıyla tutuklanarak dün mahkemeye çıkarılan ve teminatla serbest bırakılan Avukat Murat Metin Hakkı, serbest bırakılmasının ardından basının sorularını yanıtladı.
Hakkı, süreci “hukuken çok tehlikeli bir noktaya gidiyoruz” sözleriyle değerlendirdi.
Hakkı, müvekkilleri adına yaptığı işlemlerin suç haline getirilemeyeceğini belirtti. Tapu kayıtlarına ve şirketler mukayyitliğindeki belgelere erişimin yasada açık şekilde yasaklanmadığını söyleyen Hakkı, “Hak sahibi olan kişilerin taşınmaz mallarıyla ilgili araştırma yapmasının herhangi bir mevzuata aykırı olduğunu düşünmüyorum” dedi.
Hakkı, soruşturmadaki çelişkili durumlardan birinin de şikâyetçiler arasında KKTC devletinin bulunması olduğunu kaydederek, “Devlet iade etmekle yükümlü olduğu mallarla ilgili şikâyetçi oldu. Bu durum başlı başına bir garabettir” ifadelerini kullandı.
“Bir avukatın kelepçelenmesi kabul edilemez”
İçeriği Görüntüle
Avukat Hakkı, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Son iki ayda yaşananlar hem ülkemiz hem de hukuk camiası adına oldukça talihsiz gelişmelerdir. Bu davayla ilgili olarak hukuki açıdan birçok garabet örüyorum. Bana dair kişiler yanında araştırma konusunu taşınmaz mallarda hak sahibi olan Rum müvekkilime kişisel verileri ihlalle ilgili suçlamalar yönetilmiştir. Bunu kesinlikle reddediyorum.
Öncelikle 86/2007 sayılı yasaya baktığımız zaman kişisel veri kavramı oldukça muğlaktır. Herhangi bir kişiyle ilgili herhangi bir bilgiyi içerir demektir. Herhangi bir gazeteci Murat Beyin saçı beyazlamaya başladı yönünde haber yapsa, benim kişisel hakkımı ihlal etmiş olur mu? Suç tanımının net şekilde belirlenmesi gerek. Hak sahibi olan bir kişinin uluslararası hukuk ve yasa tahtında hak sahibi malla ilgili araştırma yapmasının herhangi bir mevzuata aykırı olduğunu düşünmüyorum. Böyle bir tefsir olamaz. Tapu kayıtlarıyla ilgili yasada herhangi bir açık düzenleme yoktur. Benzer şekilde Taşınmaz Mal Yasası’nda da bu tarz bilgiye erişimi açıkça yasaklayan bir düzenleme yoktur. Cezalandırma yapılamaz.
Bir de Taşınmaz Mal Komisyonu mevzuatına değinmek isterim. Benim emarelerden gördüğüm kadarıyla 14 malla ilgili bir liste mevcut. Bu malların önemli bölümü zanlı olan başka bir müvekkilime aittir Rum mevzuatına göre. KKTC mevzuatına göre de hak sahibidir. Malların 5’i KKTC adına kayıtlıdır. Müvekkilim her hâlükârda malların kendisine iade edilmesi yönünde talepte bulunmuştur. Bu 5 mal iadeye tabidir. İşin komik tarafı şikâyetçiler arasında KKTC devleti olduğunu da öğrendik. İade etmekle yükümlü olduğu malla ilgili devlet şikâyette bulunmuş. Buna ilaveten 9 tane gerçek ya da tüzel kişiyle ilgili bilgi mevcut olduğu söylenmiştir. Bu kişiler de her hâlükârda Taşınmaz Mal Komisyonu Yasası’nın 7’inci maddesi gereği Taşınmaz Mal Komisyonu nezdindeki başvuru ile ilgili olarak sürece dahil edilmeli. İlgili taraf olarak eklenmeli ve kimlikleri ifşa olmalıdır.
Başka bir tuhaf durum da söz konusu: 2021 yılında malların birini tasarruf eden tüzel kişiyle ilgili olarak şirketler mukayyitliğinde araştırma yapıldığı olgusudur. Bu kayıtlar tüm kamuoyuna açık bilgilerdir. Dolayısıyla şirketler mukayyitliğinde araştırma yapmak müvekkil talimatı doğrultusunda evrak temin etmek suç değildir. Bu bilgiler ve şirket onay belgeleri, 2021 yılında elde edildiği söyleniyor.
Bir de 19 Temmuz 2025 tarihinde gerçekleşen tutuklama esnasında güneyde Türklerle ilgili, dava açılmasıyla ilgili bir talimatname evrakının bulunduğunu söylüyorlar. Ortada güneyde açılmış herhangi bir dava söz konusu değildir. Bu bilgiler 2021 tarihlidir. Bu bilgilere binaen Güney Kıbrıs’ta Türkler aleyhinde dava açılacağını iddia etmek, doğmamış çocuğa don biçilmekle eş değerdir. Bunları kesinlikle ciddiye almıyorum.
Ben burada hukuken çok tehlikeli bir noktaya gidildiğini düşünüyorum. AİHM‘in 2011 yılında verdiği Demopullos kararı neticesinde Taşınmaz Mal Komisyonu etkin iç hukuk olarak tanındı, orada ortaya çıkan önemli hususlardan biri, malı tasarruf eden Kıbrıslı Türklerin veya üçüncü şahısları bir takım mülkiyet haklarının olduğu, Rumların iade haklarının kesin ve garanti olmadığı yönündeydi. bu bizim için çok güzel bir karardı ama İskele’de başlayan bu süreç AİHM’e giderse, Demopullos kararının gerisine düşme ihtimalimiz olabilir.
KKTC yargısına sonsuz güveniyorum. Soruşturmayla ilgili başımın derde girebileceğiyle ilgili duyumlar almıştım ama bunları bilerek adaya döndüm. Herkes eteğindeki taşı döksün bu iş temizlensin. KKTC mahkemeleri ülkemizin yüz akıdır. Kıbrıs mahkemeleri Anglosakson mahkemeleridir, Mussolini mahkemelerine dönmesine izin vermeyeceğiz.
Bir avukatın müvekkilinin talebi üzerine yaptığı işlem sonucu bu tür muameleye uğraması kabul edilemez. Ben gerek güneydeki takip ettiğim Türk müvekkillerimin menfaatlerini, gerekse de kuzeydeki Rum müvekkillerimin menfaatlerinin korunmasında taviz vermeyeceğim.”
Kaynak : Halkın Sesi